Kendimizi neden sevmiyoruz?





Merhabalar.

Uzun zaman önce yazdığım bir yazıyla geldim bu sefer. En son staj yaptığım yerde internet sitemiz için kısa bilgilendirici makale tarzında yazılar yazıyorduk bu yazımda onlardan biri. Psikolojik Danışmanlık alanında en çok ilgilendiğim konu Öz şefkat. Bu konu üzerine araştırmalar yapıyorum sürekli. Mezun olduktan sonra ilerleyeceğim alan bu olacak büyük ihtimal. Neyse öz şefkat hakkında kısa ve öz güzel bilgilendirmeler yaptığım yazımla baş başa bırakıyorum sizi. Yazı için kullandığım kaynakçalar aşağıda dilerseniz oradan da bakıp bilgilenebilirsiniz.  İyi Okumalar 💗

Kendimizi  neden sevmiyoruz?

Kendinize şefkatli davrandığınız oldu mu? Genelde yakın arkadaşlarımıza, ailemize veya hiç tanımadığımız birine bile şefkatli, sabırlı, anlayışlı davranıyoruz. Peki kendimize aynı şekilde davrana biliyor muyuz? Öz şefkat kişinin kendisine gösterdiği sevgidir. Eski Budist gelenekleri kişinin bir başkalarına gösterdiği öz anlayış ve şefkatin uygun olabilmesi için öncelikle bireyin kendine anlayış ve şefkat göstermesi gerektiğini vurgular. Peki hayatımızda öz anlayış neden önemlidir? Öz anlayışı yüksek olan birey problemlerini, zayıf yönlerini, eksiklerini, tam olarak görür ama yine de kendisine karşı eleştirel ve katı bir tutum yerine şefkatli ve anlayışlı davranır. Birey değişime ve gelişime odaklanır. Davranışlarının değişimi için kendi benliğine kibar davranır. Kendini cesaretlendirir. Yani aslında öz anlayış olumsuzluklara karşı tampon görevi görmektedir. Neff (2003)’ e göre öz anlayış üç temele dayanır: Öz şefkat (self- kindness), Ortak paydaşım (common humanity) ve Bilinçli farkındalık (mindfulness).

·    Öz Şefkat (self- kindness): Benliğimizi yargılamadan anlamadır. Yani birey kendini yargılamaz. Bireyin kendine karşı özenli ve şefkatli oluşudur. Kendilerine sert bir eleştiride bulunmazlar. Öz anlayış sevdiğimiz birine yaklaşacağımız gibi kendimize yaklaşmamızdır. Kendimize sevecen davranmamızdır.

·     Ortak Paydaşım (common- humanity): Genelde acı çekmeye başladığımızda her zaman ilk önce ‘’ Neden ben’’ ‘’ Neden hep benim başıma geliyor’’ gibi sorular sorarız kendimize. O acıyı sadece kendimizin yaşadığını düşünürüz. Sanki herkes musmutlu sadece biz mutsuzdur diye görürüz.  Aslında öyle değildir.  Hepimiz insanızdır ve hata yapmak insanların ortak özelliğidir. İnsan olmamızın bir parçasıdır.  Ortak paydaşım insanın içinde bulunduğu acı durumda, olumsuz duygulardan kaçınmak yerine bunları olumlu yönde düzenlemesinde yardımcı olur.


·     Bilinçli- farkındalık (mindfulness): Bilinçli farkındalık an ’da olmaktadır. Şu anda her ne oluyorsa (iyi veya kötü) yargılamadan tamamen farkında olmaktır.  Bilinçli farkındalık aslında dengeli bir dikkat halidir. Acımızı küçük görmez, hissettiklerimizi bastırmayız. Acının içinde boğulmayız. Kısaca bilinçli farkındalık becerisi hissettiklerimizi olduğu gibi hissetmemiz konusunda da bize yardımcı olur. Germer’a göre bilinçli- farkındalık bize şefkat, bağışlayıcılık ve sevgi duygularını aşılayarak bizi öz anlayışa götürür.

Neden Öz anlayış?
Her durumda, olayda veya hatamızda genelde kendimizi başkalarıyla kıyaslar, hatamızdan dolayı kendimizi acımasızca yargılarız. Bu aynı zamanda küçüklüğümüzden beride bize öğretilen bir şeydir.  ‘’ Hata yaparsak cezalandırılmalıyız’’.  Büyüdüğümüzde de bu öğreti devam eder. Küçükken bir hata yaptığımızda ve ebeveynimiz bizi cezalandırdığında bir daha o hatayı yapmayacağımızı düşünür, bizde aynı şekilde kendimizi cezalandırırsak o hatayı yapmayacağımıza inanırız. Kendimize bu şekilde acımazsız davrandığımızda savunma mekanizmamız devreye girer ve vücudumuzda değişiklikler meydana gelmeye başlar. Savunma mekanizmasının yani kaç ve savaş mekanizmasının devrede olması bizi o problemle savaşmaya veya ondan kaçmamıza sebep olmakta. Problemin kendimizle ilgili olduğunu gördüğümüzde tehdit altında hissedip saldırmaya başlıyor ve hata yapmamak için kendimizi cezalandırıyoruz. Neden öyle yaptım? Bir daha asla yapmamam gerekiyor? Gibi sorularla pozitif düşünceleri yok ediyor, negatif düşüncelere takılıyoruz. Motivasyonumuz düşüyor ve depresyona giriyoruz.  Aslında öz anlayış doğduğumuzdan beri bizimle birliktedir. İnsanoğlunun da içinde bulunduğu memeli canlılarda yavrular doğduktan sonra belli bir süre gelişim göstermektedir. Ve memeliler içinde yavru doğduktan sonra bakıma en çok ihtiyaç duyan varlıkta insandır. Bebek anneye yakın durmayı ve güvende hissetmeyi ister. Bu da bedenlerimizin sıcaklığa, yakınlığa, şefkatli dokunuşlara, nazik seslere cevap verecek şekilde yani şefkat programıyla programlandığımızı göstermektedir. Şefkat gördüğümüzde kortizol hormonumuzun düştüğü onun yerine iyi hissetme hormonları oksitosin ve optiat salgıladığımız görülmekte.  Kendimize şefkat gösterdiğimizde de aynı sistem işliyor. Kendimizi güvende ve rahat hissetmeye başlıyoruz ve bu da ideal bir ruh halinde olmamızı sağlıyor. Anlayış ve şefkat insanoğlu için bir zorunluluktur. Öz anlayışı olan bir bireyin kendine ve çevresine karşı şefkatli ve sevecen olduğu görülmektedir.



KAYNAKÇA:
 İyi olmanın formülü: Kendimize şefkat göstermek Psk. Lebriz CANPOYRAZ GERMEN
Share:

6 yorum :

  1. Çok güzel bir yazı olmuş kaleminize sağlık 🌼

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Teşekkür ederim okuduğunuz için :) Faydalı olabildiysem ne mutlu bana :)

      Sil
  2. Faydalı bir yazı olmuş çok beğendim emeğinize sağlık :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Teşekkür ederim bu tarz yayınlar yapmaaya devam etmeyi düşünüyorum :)

      Sil
  3. Harika bilgiler😊Emeğinize sağlık😊

    YanıtlaSil

Designed by OddThemes | Distributed by Blogger Themes